Ege ve Akdeniz’de 28 Temmuz’da başlayan orman yangınları neredeyse bir haftadır devam ediyor. Yangınla mücadelede iyi sınav veremeyen hükümetin durumu düzeltmek için attığı her adımla yeni bir skandala neden oluyor. Son skandal Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yeni bir skandal attığı her yeni adımla bir skandala daya yol açıyor. Kurul üyesi İlhan Taşçı, RTÜK Başkanı
Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz, 25 Temmuz’da Alman gazetesi Bild’e Afganistan kaçanların sığınması için Avrupa Birliği ülkelerindense Türkiye gibi “komşu” ülkelere gitmesi gerektiğini söyledi. Utanç verici bir beyan. Eminim Almanya’dan İsveç’e dek AB üyesi ülkelerdeki aşırı sağcı, ırkçı partilerin doğal lideri takdirini kazanmıştır Türkiye’yi AB’nin mülteci bekçisi yerine koyan bu çıkışıyla, ama utanç verici.Okuduğumda Nazizmin köklerinin
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gündemi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile 14 Haziran’daki NATO zirvesi çerçevesinde yapacağı görüşmeye kilitlenmiş durumda. Bu görüşme sadece son yıllarda ciddi krizlerle sınanan Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği açısından önemli olmakla kalmıyor. Nitekim, Erdoğan’ın 13-14 Haziran Brüksel seferinde NATO zirvesi ve Biden görüşmesi dışında önemli ikili temasları da var. Almanya
Günümüzde yaşadığımız olaylar devletlerin yaptıklarının yanlarında kar kaldığını göstermekte. İsrail’in son saldırıları, dünya ne derse desin, ne kadar bağrılıp çağırılsa da hiç kimsenin Filistinlilere yönelik darbe ve yıkıma devam edilmesinin engelleyemeyeceğini gösterdi. İsrail’i en azından yavaşlatabilecek tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olayları seyretmeyi tercih ediyor. Hamas, İsrail’i yok etmeye kararlı bir terör örgütü olarak kabul
Avrupa Konseyi’nin, İstanbul Sözleşmesi’nin 10’uncu yılı münasebetiyle 11 Mayıs’ta düzenlediği çevrimiçi toplantının açılış konuşmasını yapan ev sahibi Alman Bakan Franziska Giffey, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesini “kötü haber” diye niteledi ama iyi haberlerden ve sözleşmenin olumlu etkilerinden daha fazla söz etmeyi tercih etti. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejčinović Burić ve Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi Başkanı Rik
Pandemi sonrasında yeni ve beklentilerimizi karşılayacak bir dünya düzeni ortaya çıkacak mı? Bence çıkmayacak. Aksine, dünya, tekrar bir soğuk savaşla karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.Bu soğuk savaşın mahiyeti de farklı olacak. Kısacası, hiç hazır olmadığımız bir düzene girmenin arifesinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Yeni soğuk savaşın bir tarafında ABD ve AB, diğer tarafında ise Çin ve Rusya var.
Başkan Ursula von der Leyen’in 26 Nisan’da Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayı izlerken endişeliydim. Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleşen toplantının sonucu hakkında konuşacaktı. İçeriğinden çok, uğradığı protokol haksızlığı nedeniyle manşet olan bir görüşmenin ana aktörü olan kadının o güne yönelik eleştirilerini dinleyeceğimizden hiç kuşkum yoktu. Öyle de oldu. Ursula von der
Aslında şunu söylemek daha doğru: Kıbrıs görüşmelerinden Avrupa Birliğinin hayalini kurduğu bir sonuç beklemeyin.O tren Kıbrıs Rum topumu 24 Nisan 2004’teki halkoylamasında o zamanki BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan “yeniden birleşme” planına “hayır” dediğinde kaçtı. Dahası Türkiye’ye verilen sözlerin tersine, ödül olarak AB üyesi yapıldı. Hem de Kıbrıslı Türkler istemediği halde onları da
Önümüzdeki Haziran sonunda Avrupa Birliği’nin Zirve toplantısı var. Zirvenin önemli gündem maddeleri arasında ABD-Avrupa, yani “transatlantik” ilişkiler çerçevesinde ABD ve Türkiye ile ilişkiler de yer alacak.Ancak AB konusu artık Türkiye’nin gündeminde anlamlı bir şekilde yer almıyor. Esasen AB de Türkiye’yi eskisi gibi görmüyor. Türkiye ise AB’nin ne anlama geldiğini hatırlamak durumunda.AB, Aralık 2004 tarihli Brüksel