İsrail siyasetini yakından takip edenler için 2 Haziran gecesi saatler geçmek bilmedi. 5 Mayıs’ta hükümet kurma görevini üstlenen Yesh Atid (Gelecek Var) partisi lideri Yair Lapid, kendisine tanınan sürenin dolmasına saatler kala Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’e koalisyon ortaklarının anlaştıklarını iletti. İsrail’in yeni hükümeti, aralarında İsrailli Arapları temsil eden Ra’am Partisi’nin (Birleşik Arap Listesi) de bulunduğu, sağ
Erdoğan-Biden görüşmesine doğru Türk-Amerikan ilişkilerinin son durumu, bana, William Shakespeare’in “Hamlet”e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği “Olmak ya da olmamak – işte mesele bu” tiradını hatırlatıyor.İnsanın ölüme dair tereddütlerini özetleyen bu tiradın, iki hafta sonra Amerika ile yaşayacağımız yüzleşmeyi yönetmenin güçlüğünü çok iyi tarif ettiğini düşünüyorum. Aslında, bu güçlük her iki taraf için de geçerli. Ancak,
İşe bir açıdan baktığınızda şu yoruma varmak mümkün: CHP ve İYİ başta olmak üzere muhalefet sıkıntı içindeki esnafa, üreticiye, işçiye, işsize hitap ettikçe Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AK Parti’nin dayandığı oy tabanının, özellikle de esnaf tabanının erimekte olduğunu gördü. Esnafın tek sorununun yetersiz pandemi destekleri, ekonomik durgunluk, alım gücünün düşmesi değil de faiz olduğunu düşündüğü için
“Yaptığı açıklamalar ilişkilerimize ilave ek yük getirse de”, her şeye rağmen Başkanı Joe Biden ile Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönemin arayışında olduğu sözleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan’ın 26 Mayıs’ta önde gelen 20 Amerikan şirketinin yöneticileriyle yapılan video-konferans sırasında söylendi.Toplantı, Türkiye’nin yeni ABD Büyükelçisi Murat Mercan ile ABD Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Myron Brilliant’ın girişimleriyle
Günümüzde yaşadığımız olaylar devletlerin yaptıklarının yanlarında kar kaldığını göstermekte. İsrail’in son saldırıları, dünya ne derse desin, ne kadar bağrılıp çağırılsa da hiç kimsenin Filistinlilere yönelik darbe ve yıkıma devam edilmesinin engelleyemeyeceğini gösterdi. İsrail’i en azından yavaşlatabilecek tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olayları seyretmeyi tercih ediyor. Hamas, İsrail’i yok etmeye kararlı bir terör örgütü olarak kabul
Montesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine’yi patent hakkının süresi kadar bir sürede, yirmi yılda yazıyor. 1748’de yayımladığı büyük eserinde yasalara ilişkin madi ve manevi gerekçelerin çekirdeğini şöyle ifade ediyor: “İnsaniyet sevgisini kapsayan o evrensel erdem… Erdem, sevgiden de öte yaşamı birlikte kurmanın genel anlayışı. Toplum Sözleşmesinin ve dünya halklarının birliğinin temeli. Fikri mülkiyet hakları düşünce ürünü, fikri
ABD Başkanı Joe Biden’ın “Ermeni Soykırımı” demesiyle Türkiye’de esen 24 Nisan fırtınası çabuk dindi. ABD Başkanlarının “S” sözcüğünü kullanmaması, yıllardır Türk dış politikasının birkaç temel amacından biri olmuştu. Biden’ın İngilizce “genocide – soykırım” deyip durumu ABD mahkemelerince yasallık kazandırması halinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın buna sert tepki vereceği söyleniyordu. Bu durumda daha önce Süleyman Demirel’in yaptığı
Gerçekçi olmak gerekiyor. Bu kadar hasardan sonra Türkiye-ABD ilişkileri artık bu şekilde gidemez. Eskiye dönüş de söz konusu değil. Sadece ABD Başkanı Joe Biden “Ermeni soykırımı” dedi diye değil. O meselenin sadece Biden’ın yönetiminin Ermenileri çok sevdiği ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’ye kendince bir ders vermek istediği için değil. Sadece Erdoğan’ın 15
ABD Başkanı Joe Biden ülkesinin 24 Nisan’ı Ermeni soykırımı anma günü olarak tanıdığını ilan etti. Biden böylelikle 1915 Ermeni tehciri ve sonrasındaki katliamları “Ermeni soykırımı” olarak anan ikinci ABD Başkanı oldu. Daha önce 1981’de ABD Başkanı Ronald Reagan da 1915 tehcirine Ermeni soykırımı demişti. Açıklamaya ilk tepkiler Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın