Sedat Peker 8 Temmuz’da Twitter üzerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 15 Temmuz 2016 darbe girişimi esnasında ve sonrasında İstanbul ve Ankara’da AK Parti Gençlik Kollarındaki bazı kişiler üzerinden belli gruplara kayıtsız silahlar dağıttığını öne sürdü. İddiasına göre bunu yaptığı sırada Soylu İçişleri Bakanı dahi değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıydı. Duyan herkese “Bu kadar da
Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Ahmet Şık’ın meclis dışında bırakılmasını isteyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti katil olsaydı, bugün bulunduğun yer TBMM değil mezarlık olurdu” diye konuştu. Partisinin haftalık grup toplantısında MHP’li vekillere hitap eden Bahçeli, “TİP’li bir milletvekilin ‘Bu devlet katil, bu devleti yıkmamız gerekiyor’ iftiraları karşısında ne yapacağız? Böyle bir alçak, TBMM’de
Sizce Sedat Peker’den “siyasi mülteci” çıkar mı? Evet ya da hayır demeden 23 Mayıs’ta yayınladığı 7’inci videoda, tamamen başka görüntüler arkasına “siyasi mahkûm” ve “siyasi iltica” ifadelerini zihinlere sokuverdi. Belki de B-planı bu videolarla Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bayılmayan bir hükümetten siyasi mülteci statüsüyle vatandaşlık almak da vardır. Yaşayıp göreceğiz. Ancak Peker konuştukça Erdoğan’ın
Hükümet kontrolündeki Anadolu Ajansının bir muhabirinin iki bakanın 21 Mayıs’taki ortak basın toplantısı sırasında sorduğu bir soru ortalığı karıştırdı. Daha doğrusu AK Parti’den tüten dumanları biraz daha görünür hale getirdi. Soruyu sorduğu için derhal işten atılan muhabir Musab Turan’ın daha sonra video aracılığıyla söyledikleri ise adeta röntgen filmi, ya da kan tahlili gibi AK Partinin
“Soylu-Peker kavgasından bir “Büyük temizlik” çıkar mı?” cümlesi aslında yanlış. Çünkü tanık olduğumuz sadece bir “Soylu-Peker” kavgası değil; onun çok ötesinde.AK Parti hükümetinin, hatta daha önceki krizlerde açık tavrını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan yana koyan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dahi bu son krizde Soylu’ya adeta “Ne halin varsa gör” suskunluğu içinde olmasına rağmen tanık olduklarımız
Sadece savcılar değil, belki müfettişler için de söylemeliyiz: Türkiye’de adalet peşinde savcılar, adalet peşinde hakimler yanı sıra, idarenin düzgün işleyişini halk adına denetleyecek müfettişler kaldı mı?Hayır, sadece Sedat Peker vidolarındaki önemli iddialar için sormuyorum.O ayrı bir utanç kaynağına dönüştü. Uçan kuşun kanadından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret gerekçesiyle muhalif siyasilere gazetecilere, sivil toplumculara dava açıp göze
Anayasamızda hala yazılı olan laik, demokratik, sosyal hukuk devletinde yeri olmayan helallik konusuna girmeden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hangi hatanın eşiğinde olduğunu söyleyeyim.Cumhurbaşkanı dün, 14 Mayıs’ta, 17 Mayıs Pazartesi’den itibaren “normalleşmenin” başlayacağını söyledi. Sıradaki hata bu olacak.Buna göre 16 Mayıs’ta yani yarın hastalığın bulaşma oranının günde 5 binin altına ineceğinden emin olması lazım. Öyle ya
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti heyeti son günlerde dikkatlerin muhalefetin “128 milyar dolar nerede?” sorularından dağıldığına mı sevinsin, dikkatlerin suç dünyasından Sedat Peker’in giderek Erdoğan’ın aile efradına dokunmaya başlayan iddialarına toplanmasına mı üzülsün? CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın “Ülke Kurtlar Vadisine dönmüş, bir savcı kılını kıpırdatmıyor” demesi de DEVA Partisi lideri Ali Babacan “Türkiye 1990’lara
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Sözcüsü Stephane Dujarric aracılığıyla yaptığı açıklamada, İsrail’e uluslararası insani hukuk ve insan hakları hukuku doğrultusunda yıkım ve tahliyeleri durdurması çağrısı yaparken, BM Güvenlik Konseyi’nin Doğu Kudüs’te artan şiddet olayları üzerine bugün acil olarak toplanma kararı aldığı bildirildi. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te devam eden şiddet olayları ve Filistinli ailelerin Şeyh Cerrah