Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden’la 31 Ekim Roma görüşmesinin anlamı ve sonuçlarına gelmeden önce iki haberi paylaşmamız gerekiyor, manzarayı daha geniş açıdan görebilmemiz açısından.Birincisi, Biden’la görüşmenin bugün İngiltere’nin Glasgow şehrinde başlayan İklim Zirvesi çerçevesinde yapılacağı duyurulmuştu. Hatta bunu söyleyen de Azerbaycan dönüşünde Erdoğan olmuştu. Oysa Erdoğan’ın İklim Zirvesine katılmayacağı, Glasgow’a gitmeyeceği 30 Ekim’de
Milletçe anket bağımlısı olduk. Hangi anket şirketinin hangi partiyi ne kadar tahmin ettiği, kararsızların kaç çıktığı, hangi kararsızların kime oy vereceğini tartışırken zaman akıp geçiyor. Tüm bu tartışmalara bir katkı da benden olsun.DW Türkçe online kanalında yaptığım Nevşin Mengü Soruyor isimli programda ORC Araştırma’nın Başkanı Mehmet Pösteki ile konuştum. Röportajın iki özelliği var. Birincisi ORC
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in davetlisi olarak 29 Eylül’de Soçi’de yaptığı görüşmeyi stratejik önemde, yani iki ülkenin bundan böyle birbirleriyle ve bölgelerindeki ilişkileri etkileyecek önemde saymak gerekiyor. İki lider 2 saat 40 dakika sürdüğü açıklanan görüşmeden sonra basın toplantısı yapmamış olsa da görüşme öncesi söylediklerinin satır aralarını görüşmenin yapıldığı koşullarla birleştirince Erdoğan-Putin
Fatura derken mali faturası değil kast ettiğim. “İtibardan tasarruf olmaz” demagojisiyle şatafata saçılan milyonların faturası elbette bize çıkacak. İngiltere Başbakanı Boris Johnson ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeye ABD’den askeri nakliye uçaklarıyla getirttiği Alman malı özel limuzinlerle gitmedi, metroyla gitti. Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Türkiye’ye dönüşünde, daha önce hiçbir ABD Başkanından Biden’den gördüğü muameleyi
Bu yazının yazılıp yazının yayınlanması ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Cuma namazı çıkışında ABD liderlerinin hiç biriyle Joe Biden ile yaşadığı türden bir “konum” yaşamadığını itiraf ederek, “maalesef bu durumdayız” dedi. Bizler de daha önce hiç bir Türk Cumhurbaşkanının ya da Başbakanının ABD Başkanından istediği yakınlığı bulamadığı için halka böyle şikayetçi olduğunu yaşamamıştık. Üzücü bir durum.
Türkiye Covid-19 salgınıyla değişimi hızlanan siyasi dengeler içinde ABD ile yeni bir anlaşma zemini arıyor; en azından Ankara’nın verdiği sinyaller o yönde.ABD ile “daha eşit” bir ortaklık için bir süredir Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dan gelen sinyaller, son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ifadeleriyle somutlaşmaya başladı.İlginç olan bu işaretlerin Rusya ile
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta sembolik önemi kadar fiili önemi de bulunan bir dizi askeri-siyasi adım attı. Kurtuluş Savaşına atfen “Zafer Haftası” olarak bilinen haftayı kendi programına uyarlayarak aslında içeriden çok dışarıya, özellikle ABD, Avrupa Birliği ve Rusya’ya mesaj verdi. Ancak bu programın asıl önemi, Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetlerini yeniden yapılandırma siyasetinin parçası olmasıydı. Erdoğan’ın
On birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün siyasi temasları hakkında son haftalarda gazetelerde sansasyonel yazılar yazıldı, ekranlarda yayınlar yapıldı. Bu yayınlara göre, Abdullah Gül’ün Kayseri lisesinden arkadaşı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar kendisiyle görüşmüş, dahası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile de bir görüşme yapmıştı. Bu görüşmelerde konunun Abdullah Gül’ün önümüzdeki seçimlerde AK Parti’nin karşısında değil, yanında yer alması,
Millî Savunma Bakanlığı 25 Ağustos akşam saatlerinde Afganistan’daki Türk Silahlı Kuvvetlerinin tahliyesine başlandığını açıkladı. Bu arada askeri uçaklarla sivillerin tahliyesi de yapılıyor. Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın da tahliyenin 24 ile 36 saat süreceğini söyledi. Böylelikle Taliban’ın ülkedeki bütün yabancı askeri güçlerin ayrılması için verdiği son tarih olan 31 Ağustos tarihine dek Türkiye’nin Afganistan’da NATO çerçevesinde