Türkiye’nin kendi savaş uçağı KAAN’ı Türk Hava Kuvvetleri envanterine alana dek hava savunmasını takviye etmek için alacağı Eurofighter Thyphoon uçağıyla birlikte yeni tartışmalar başladı. Örneğin İsrail ve Yunanistan medyasında İngiltere’den alınacak 20 yeni ile Katar’dan ve Umman’dan alınacak 12’şer, toplamda 44 savaş uçağının bölgesel dengeleri kendileri aleyhine değiştireceği endişesini dile getiren yorumlar yapıldı iddialar ortaya
Birleşik Krallık Başbakanı Keith Starmer’in 27 Ekim’de, Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Friedrich Merz’in ise 30 Ekim’de ülkemize yapmış oldukları resmi ziyaretler Avrupa’nın Türkiye’ye bakış penceresinde demokrasiden güvenliğe geçiş yorumlarına zemin oluşturdu. Diğer yandan, AB’nin resmi internet sitesinde Birliğin genişleme sürecine ilişkin bilgi verdiği ifade olunan “2025 aktüel durum” başlıklı bir açıklama çerçevesinde yer alan AB
Bundan on yıl kadar önce Batı Avrupa medyasında Sultan Erdoğan karikatürleri revaçtaydı. Türkiye Cumhuriyeti’ni, neo-Osmanlıcı, siyasi İslamcı siyasetle, Rusya’nın İran’ın eksenine sokmaya çalışan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Batı’nın antitezi gibiydi. Antipati o şiddetteydi ki 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde Batı’dan doğru dürüst destek gelmedi. Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa güvenliği için önemini anlatmaya çalıştıkça Batılılar demokrasiden, haklardan söz
Cambridge bu hafta yalnızca bir üniversite şehri değil. Avrupa’nın geleceğinde Birleşik Krallık–Yunanistan–Türkiye ekseninin nasıl şekilleneceğine dair fikirlerin yoğrulduğu bir laboratuvar adeta. “Davosvari” nitelikteki Delphi Economic Forum’un düzenlediği İngiltere–Yunanistan Stratejik Zirvesine, iki ülke liderlerinin de katılımıyla bu yıl yine Cambridge ev sahipliği yaptı. Ben de bu buluşmaya, bildiğim kadarıyla tek Türk konuşmacı olarak davet edildim. Bana
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yıllık toplantılarına 21 Eylül’de başlarken 4 devlet daha Filistin devletini tanımıştı: İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz. Ertesi gün Fransa, Belçika, Lüksemburg, Monaco da tanıdı; böylelikle tanıyan devlet sayısı 150’yi geçti. (*) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise Filistin’i tanıyan devletleri terörizm destekçisi ilan ediverdi. Orada da durmadı ve Gazze’deki toptan imha operasyonunu
Dünya kamuoyunun dikkatini İsrail-İran geriliminin tırmanışı, Ukrayna’daki yıpratıcı savaş ve Çin-ABD arasındaki jeostratejik rekabet gibi büyük güç mücadelelerine çevirdiği bir dönemde, küresel gündemin gölgesinde kalan ancak bölgesel istikrar açısından son derece belirleyici bir diplomatik süreç sessizce ilerliyor: 17 Mart’ta Cenevre’de başlayan ve Temmuz ayında New York’ta sürdürülmesi planlanan gayri resmi Kıbrıs müzakereleri. Her ne kadar
Türkiye’nin 1996’dan bu yana Avrupa Birliği (AB) ile yürüttüğü Gümrük Birliği, zamanında devrim niteliğinde bir adım olarak görülmüştü. Çok katkısı oldu sanayi dönüşümüne ve AB ile bütünleşmeye. Ancak aradan geçen 29 yıl, bu anlaşmanın Türkiye için artık bir kaldıraçtan çok bir kelepçe haline geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Bugün Türkiye, AB tam üyesi olmadan Gümrük Birliği’nin
2024 yılının Aralık ayında Suriye’deki rejim değişikliği, dünya kamuoyunu şaşırtacak kadar hızlı, on üç yıllık kanlı iç savaşa bakıldığında nispeten kansız ve dışarıdan bakıldığında oldukça düşük profilli bir biçimde gerçekleşti. Ahmed el Şara yönetimindeki Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) güçlerinin Beşar Esad’ın 8 Aralık’ta Rusya’ya kaçarak terk ettiği Baas rejiminin yerine geçmesi yalnızca Suriye merkezli
PKK’nın fesih anlaşmasından Suriye’de değişen dengelere, Rusya-Ukrayna görüşmelerine dek Türkiye yoğun bir siyasi ve diplomatik süreçten geçiyor. Temmuz ayında başlayacak başka bir süreç daha var. Türkiye-İngiltere serbest ticaret anlaşması görüşmeleri, eğer doğru yönetilirse sadece ekonomik değil, diplomatik ve siyasi alanlarda da Türkiye’ye yeni ve olumlu imkânlar sunabilir. Brexit sonrası Türkiye-İngiltere Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki









