Ankara Rusya’nın Ukrayna’yı istilasında ateşkes sağlanabilmesi ve Türkiye’yi de tehdit edecek şekilde etrafa sıçramaması için devrede. Ancak ne Türkiye ne de diğer ülkelerin çabaları Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i yumuşatabiliyor.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 6 Mart’ta 1 saatlik telefon görüşmesinde Putin’i ateşkes ve insani koridor çabasına ikna etme gayreti de “Ukrayna Rusya’nın taleplerini kabul etmeden olmaz” duvarına
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın istilası altındaki Ukrayna için “Bizden biri. AB’de görmek istiyoruz” dedi. Leyen’in de kürsü aldığı Avrupa Parlamentosu’nun 1 Mart oturumuna video ile bağlanan Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky ise Avrupa’nın Ukrayna’nın yanında olduğunu, Ukrayna’yı üye alarak kanıtlamasını istedi. Aynı gün Ankara’da konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise “Ukrayna’ya gösterdiğiniz
Siyaset dünyasının Davos’u sayılan Münih Güvenlik Konferansı bu yıl Türkiye’nin haber gündemine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir panelde konuşmacı olması nedeniyle girdi. Gerçi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da oradaydı, önemli temaslarda bulundu; birazdan geleceğiz. Keza Konferans’ın “Öğrenilmiş Çaresizliği Aşmak” başlığının ne anlama geldiğine de birazdan değineceğiz. Ancak kamuoyunun ilgisini çeken konu, önümüzdeki
Fatih Ceylan (*) Hasan Göğüş (*) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 17 Ocak’taki Arnavutluk seyahatinden dönüşünde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğine dair yaklaşımları “gerçekçi bulmadığını söyledi. Bu ifadeyi Kırım’ın ilhakını “Rusya Ukrayna’ya çöktü” diyerek tanımlamasıyla aynı yanıt içinde kullandı. Rusya’nın işgale kalkışması için “dünyadaki durumu ve kendi durumunu gözden geçirmesi gerekir” dedi. Bununla Türkiye’nin Ukrayna konusunda NATO kararlarıyla
Erdoğan içi çay dolu “çevre dostu” torbaları Cumhurbaşkanlığı otobüsünün üzerinden aşağıya atarken, sunucu “Cumhurbaşkanımız size en iyi bildiğiniz şeyi ikram ediyor” diye anons ediyordu. Neredeyse bir haftada iki sel felaketi yaşayan Rize’ye gerçekten de en iyi bildiği şeyler layık görülmüştü: Biraz kadercilik, biraz “fırça”, biraz vaat, biraz çay. Felakete Kıbrıs arası mı? İçişleri Bakanı Süleyman
Gelin olaylara başka açıdan bakalım. Geçen yıl bu zamanları hatırlayalım. Covid-19 salgının ortaya çıkmasıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın beğeni düzeyinde bir sıçrama olmuş, ama bu kısa sürmüştü. İlk aylarda biraz da nazik, saygılı tavrıyla güven veren, öne çıkan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın anketlerdeki beğeni düzeyi bir ara -kısa bir dönem de olsa- Erdoğan’ı geçti.Sonra İçişleri Bakanı
Son üç günde Türkiye-ABD ilişkilerine dair üç önemli gelişme kaydedildi. Bu gelişmeler, sadece Türkiye-ABD ilişkilerini değil, bölgesel ve küresel siyasi dengeleri de ilgilendiriyor. Gelişmeler Türkiye’nin üzerindeki uluslararası ilişkiler yükünü bir nebze rahatlatsa da Türkiye-ABD ilişkilerindeki asıl sorun olan S400 gerilimine nasıl etki edeceği henüz açık değil.Gelişmelerin sonuncusundan başlayalım. 1- ABD gemilerinin Karadeniz’e geçişi iptal edildi
Sıra Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığına geldi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dahil 8’i CHP’li, 2’si HDP’li 10 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını öngören fezlekeler TBMM Başkanlığına verildi. CHP’liler, 15 Temmuz darbe girişimi ardından Fethullah Gülen örgütünün AK Parti içindeki bağlantılarının araştırılmasını isteyen “21 Soruda FETÖ’nün Siyasi Ayağı” broşürü nedeniyle, HDP’liler ise yasadışı PKK’ya yardımcı olmak suçlamalarıyla yargılanmak isteniyor. CHP-AK Parti
Emekli amiraller bildirisinden darbe çağrısı çıkarma tartışması, ibretlik bir burun sürtme operasyonu olarak kayda geçen gözaltı sürecinin tahliyeyle sonuçlanmasıyla söndü gibi. Bunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Montrö’yü delmeyin” uyarısının mı payı oldu? Yoksa “matruşka” benzetmesinde olduğu gibi içinden Erdoğan’ın hoşuna gitmeyecek başka şeylerin çıkmasının mı? Bence ikisinin de yakında anlarız. Ama