Türkiye’nin kendi savaş uçağı KAAN’ı Türk Hava Kuvvetleri envanterine alana dek hava savunmasını takviye etmek için alacağı Eurofighter Thyphoon uçağıyla birlikte yeni tartışmalar başladı. Örneğin İsrail ve Yunanistan medyasında İngiltere’den alınacak 20 yeni ile Katar’dan ve Umman’dan alınacak 12’şer, toplamda 44 savaş uçağının bölgesel dengeleri kendileri aleyhine değiştireceği endişesini dile getiren yorumlar yapıldı iddialar ortaya
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 18 Ekim akşamı Ülke TV canlı yayınına şık bir “power jacket içinde çıktı ve iki konuda önemli beyanda bulundu. Biri Türkiye’nin de imzaladığı Trump’ın Gazze Planı ve İsrail, diğeri de Yunanistan üzerine. Onlara geleceğim ama önce şu “power jacket” üzerinde duralım. İngilizce “power jacket” deyimi aslında bizde kullanıldığı gibi kullanılmıyor. Bu
Cambridge bu hafta yalnızca bir üniversite şehri değil. Avrupa’nın geleceğinde Birleşik Krallık–Yunanistan–Türkiye ekseninin nasıl şekilleneceğine dair fikirlerin yoğrulduğu bir laboratuvar adeta. “Davosvari” nitelikteki Delphi Economic Forum’un düzenlediği İngiltere–Yunanistan Stratejik Zirvesine, iki ülke liderlerinin de katılımıyla bu yıl yine Cambridge ev sahipliği yaptı. Ben de bu buluşmaya, bildiğim kadarıyla tek Türk konuşmacı olarak davet edildim. Bana
Kıbrıs meselesi, onlarca yıldır kavramsal tuzaklara sıkışmış bir diplomasi başlığı olmaktan öteye gidemedi. Kıbrıs’ta “İki bölgeli, iki toplumlu federasyon”, “iki egemen devlet”, “konfederasyon” gibi kavramlar, çözümün kendisi değil, çözümsüzlüğün terminolojik kılıfları haline geldi. Bugün artık mesele “nasıl adlandırılacağı” değil, “neyin gerçekten işleyebileceği” meselesidir. Bu bağlamda, 16–17 Temmuz 2025 tarihlerinde New York’ta düzenlenecek genişletilmiş gayri resmi
Dünya kamuoyunun dikkatini İsrail-İran geriliminin tırmanışı, Ukrayna’daki yıpratıcı savaş ve Çin-ABD arasındaki jeostratejik rekabet gibi büyük güç mücadelelerine çevirdiği bir dönemde, küresel gündemin gölgesinde kalan ancak bölgesel istikrar açısından son derece belirleyici bir diplomatik süreç sessizce ilerliyor: 17 Mart’ta Cenevre’de başlayan ve Temmuz ayında New York’ta sürdürülmesi planlanan gayri resmi Kıbrıs müzakereleri. Her ne kadar
Nice’teki 3’üncü BM Okyanus Konferansı’nda 9 Haziran’da konuşan Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis “Yunanistan’ın ilk iki deniz parkının kurulmasına ilişkin yasal işlemlerin Haziran ayı içerisinde başlayacağını” açıklamıştır. Yunan Başbakan bu konuda şunları söylemiştir: “Yunanistan’ın ulusal düzeyde deniz koruma konusunda çok önemli bir adım attığını duyurmaktan mutluluk duyuyorum. Bu ayın sonundan önce, ilk etapta İyon Denizi’nde ve
Kıdemli diplomat Feridun Sinirlioğlu’na Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) yolu açıldı. 3 Aralık’ta Viyana’da toplanan AGİT Daimi Konseyinin oy birliğiyle Sinirlioğlu’nun Genel Sekreterliğini 5-6 Kasım’da Malta’nın başkenti Valetta’da yapılacak AGİT Dışişleri Bakanlarının onayına sunmayı kararlaştırdı. AGİT Daimi Konseyi’nin AGİT üyesi 57 ülkenin dışişleri bakanlarının onayına sunacağı yeni yönetim kadrosu, Sinirlioğlu’nun yanı sıra şu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides ile 7 Ekim’de görüştü. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deki Avrupa Siyasi Topluluğu görüşmeleri sırasında kuliste yapılan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da hazır bulunduğu görüşmeye Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis ile Arnavutluk Başbakanı Edi Rama da katıldı. Bir Türk Cumhurbaşkanının 1974 Barış Harekatından bu yana Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanıyla
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Yunanistan sahil güvenlik botunun göçmen kaçakçılarını takip gerekçesiyle Bodrum ve Datça’da Türk karasularını ihlal etmesi üzerine temas kurduğu Yunan hükümetinden “İhlaller tekrarlanmayacak” yanıtı aldığını açıkladı. İçişleri Bakanlığı “X” hesabı üzerinden 23 Eylül gecesi şu açıklamayı yaptı: “İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya ile Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı Sayın Christos Stylianides
Hep iç politikamızı eleştirir durur, dış politikamıza pek ilişmezdik. Ama koca Türk devletini öyle hallere düşürdük ki, insanın isyan edeceği geliyor. Türk vatandaşına ileri, çağdaş, modern ülkeleri kapadılar adeta. Yıllardır çok ağır ve onur kırıcı şartlarda vize veriyorlar, vermemek için bin dereden su getiriyorlar ya da müracaatları reddederek vize paralarının bile haraç alır gibi üstüne









