“Türkiye, 21. yüzyılda dış politikasına anlaşılabilirlik kazandırmak istiyorsa, dünyada Trump’tan sonra belirtileri başlayan barış, işbirliği ve dayanışma eğilimleri yönünde erişilebilir bir vizyon açıklamalı ve bu vizyon ışığında uzun vadeli stratejik hedeflerinin neler olduğunu açık seçik ilan etmelidir.“ Kopuş Son bir iki aydan beri insanlık ABD’nin eski Başkanı Donald Trump’ın dört yıllık görev süresince kendi ülkesinde
Diplomasiyi ulusal çıkarların barışçıl araçlarla gözetilmesi olarak tanımlar, uluslararası ilişkiler disiplininde klasik realizmin kurucusu, Hans J. Morgenthau. Dışişleri, dış politikanın şekillendirildiği beyin-komuta merkezi ise diplomatik temsilciler de onun gözleri, kulakları ve ağzı; hatta parmak uçlarıdır. Ülkelerini yabancı topraklarda temsil etmekle görevlendirilen diplomatlar, dış politikanın sahada icra edilmesini sağlarken devletler arası ilişkileri özenle dokur, aşınan bağları
Paris Anlaşması, 2016 yılından beri yürürlükte. Tarihin en büyük katılımıyla imzalanan Paris İklim Anlaşması, küresel sıcaklık artışını 2100 yılının sonuna kadar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece üstü ile sınırlamayı hedefliyor. Türkiye, Paris Anlaşması’na taraf olmamakla birlikte, niyet edilen ulusal katkı beyanını 30 Eylül 2015 tarihinde sözleşme sekretaryasına sunmuştu. Türkiye’nin ulusal katkı beyanına göre, Türkiye’de
ABD Senatosu’nun 54 üyesi 9 Şubat’ta yeni Başkan Joe Biden’a Türkiye aleyhine zehir zemberek bir mektup yazdı. Mektup ilk bakışta, daha önce senatörler tarafından ABD başkanlarına yazılan “insan haklarına saygı” mektuplarının benzeri gibi duruyor. Mektupta senatörler ABD başkanından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yönetimine “otoriter istikametten dönmesi”, insan haklarına saygılı olması, siyasi ve vicdani tutukluları serbest
ABD’nin seçimi kaybeden başkanı Donald Trump’ın ikinci azil duruşması 9 Şubat’ta Senato’da başlıyor. Trump 6 Ocak’ta Kongre’nin basılması, darbe girişimi ve şiddeti teşvik suçlamasıyla yargılanacak. Yargılamanın bir amacı da Trump’ın bir daha aday olmasını önleyebilmek. Joe Biden 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başlar başlamaz ilk işi Trump’ın ABD’nin hem iç hem de dış siyasetinde sebep
Belki de siyasette yaklaşan bir büyük sarsıntının öncüleri olarak yanlış yorumladığımız küçük sarsıntılar artıyor son aylarda. Belki de “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şeyler oluyor”. Ama hem iktidardaki Cumhur İttifakında hem muhalefetteki Millet İttifakında hem de bu iki cephenin dışındaki partilerde iç hareketlilik artıyor.Bu hareketliliği tetikleyen birinci unsur, uluslararası siyasette ABD’deki yönetim değişikliğiyle beklenen
Gerek Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan gerek MHP lideri Devlet Bahçeli her fırsatta Cumhur İttifakının dimdik ayakta olduğunu vurguluyor. Cumhur İttifakının 2023 seçimlerini de kazanacağı inancını tekrarlıyorlar.Oysa 2020’nin son aylarından itibaren tanık olduğumuz bir dizi gelişmeye Ankara’nın kapalı kapılarını biraz aralayarak baktığımızda Cumhur İttifakı içinde işlerin örneğin 2018 seçimleri, ya da 2019 seçimlerindeki
Ankara dış politikada revizyon işaretleri veriyor. Bu yalnızca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 12 Ocak’ta Avrupa Birliği’nin Ankara Büyükelçilerine hitabından değil, ABD’ye verilen mesajlardan da anlaşılıyor. Bunu son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Türkiye’nin “F-35 programına dönmek istediği” demecinden de çıkarabiliyoruz. Keza Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin yeni başkanı Joe Biden ile aradaki sorunları “yoluna koyma” isteğini
Yeni ABD yönetiminde yer alacak kişilerin Türkiye-ABD ilişkileri açısından isim isim tahlili, Türk dış politikasında halihazırdaki en sorunlu alanın ABD ile ilişkiler olması bakımından önemli. O alanda da en önemli sorun S-400 krizi. ABD, Rusya’dan alınan füzeler nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar uyguluyor. Önce Türkiye’nin de üreticilerinden olduğu F-35 programından dışlanması ve şimdiye dek -parası da ödenen-
Son günlerde üst düzey Türk yetkililerin Batı’ya ve Batılı kurumlara dair söylemlerinde geçmişe kıyasla nispi yumuşama görülüyor. Bu yumuşak tonun arka planındaki etkenleri irdelemekte yarar var. Bunlar arasında başta mevcut ekonomik durumdaki kırılganlık geliyor. Bunun yanında 2020 Aralık ayında düzenlenen NATO ve AB’nin üst düzeyli toplantılarında Türkiye’nin aleyhine tablo iyice belirgin hâl alıyor. ABD’de Biden