Aslında şunu söylemek daha doğru: Kıbrıs görüşmelerinden Avrupa Birliğinin hayalini kurduğu bir sonuç beklemeyin.O tren Kıbrıs Rum topumu 24 Nisan 2004’teki halkoylamasında o zamanki BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan “yeniden birleşme” planına “hayır” dediğinde kaçtı. Dahası Türkiye’ye verilen sözlerin tersine, ödül olarak AB üyesi yapıldı. Hem de Kıbrıslı Türkler istemediği halde onları da
Önümüzdeki Haziran sonunda Avrupa Birliği’nin Zirve toplantısı var. Zirvenin önemli gündem maddeleri arasında ABD-Avrupa, yani “transatlantik” ilişkiler çerçevesinde ABD ve Türkiye ile ilişkiler de yer alacak.Ancak AB konusu artık Türkiye’nin gündeminde anlamlı bir şekilde yer almıyor. Esasen AB de Türkiye’yi eskisi gibi görmüyor. Türkiye ise AB’nin ne anlama geldiğini hatırlamak durumunda.AB, Aralık 2004 tarihli Brüksel
Avrupa Birliği Konsey Başkanı Charles Michel ile Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen 6 Nisan tarihinde ülkemizi ziyaret ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu daveti Ocak ayında yapmıştı ancak gerçekleşmesi için 25-26 Mart tarihlerinde yapılan zirvenin geçmesini beklediler. Bu ziyarette Avrupa Birliği zirvesinde ülkemizle ilgili olarak alınan kararlar görüşüldü, ancak ön plana protokol sorunu çıktı. Protokol gerçekten
Avrupa Birliğinin iki üst düzey isminin 6 Nisan’da Ankara’daki temasları ardından yapılan açıklamalarda tek ortak nokta görüşmelerin “olumlu atmosferde” geçtiği oldu. Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmelerinden somut sonuç zaten beklenmiyordu. Bu ziyaretin yapılabilmesi dahi önemseniyordu. Ancak özellikle
Bugün yapılan TÜSİAD Genel Kurulu’nda hükümete ekonomiden kadın haklarına, ifade özgürlüğünden hukuk ve demokrasiye bir dizi eleştiri getirildi. Covid-19 testi negatif çıktığı halde bazı semptomlar geçirdiği halde çevrimiçi düzenlenen genel kurula katılan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, konuşmasına kuruluşun 50. yılını idrak ettiğini söyleyerek başladı. Kaslowski, “Biz ekonomide, siyasette, sosyal alanda tartışılan konularda görüşlerimizi söyleriz, bunu
Uzun süredir beklenen buluşma nihayet gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken arasında 24 Mart’ta NATO toplantısı vesilesiyle yapılan görüşmeyi kastediyorum. Bu buluşma yeni ABD yönetimi ile ülkemizin ilk üst düzey yüz yüze temasını oluşturuyor. Bütün ayrıntılar gelmese de Rusya’dan alınan S-400 savunma sistemi ve İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararımız gündeme geldiği
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçenlerde Ankara’daki Avrupa Birliği (AB) Büyükelçilerine “Türkiye’nin geleceği Avrupa’da” demesi dış politikada revizyon iyimserliğine yol açtı. Daha nce, 21 Kasım’da “Türkiye’nin geleceğini Avrupa ile tasavvur ediyoruz” diye açmıştı kapıyı. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege görüşmelerinden hukuk ve ekonomi reformlarına dek uzanan bir yelpazede başlayarak bir yakınlaşma süreci vaat etti.Bu vaadin Avrupa’da olumlu
Anayasa Mahkemesi, Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararına dayanarak yaptığı bireysel tahliye başvurusunu reddetti. Bir oy farkla reddetti. 30 Temmuz 2008’de AK Parti’nin kapatılması için dava da -o zaman- bir oy farkla, 5’e karşı 6 oyla reddedilmişti. AYM 29 Aralık 2020 oturumunda Kavala’nın tahliyesini 7’ye karşı 8 oyla reddetti. Mahkeme, 1155 gündür hakkında
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir yandan AK Parti İl Kongrelerinde partililerine “Nerede o eski alkış tufanı” diye sitem ederken diğer yandan cümle arasında “kendimizi Avrupa’da görüyoruz” lafını sıkıştırması boşuna değil. On gün sürecek Aralık Fırtınası yaklaşıyor. Haftaya bugün, 1 Aralık 2020’da NATO Dışişleri Bakanları toplantısı var, iki gün sürecek. 10 -11 Aralık’ta da Avrupa Birliği Konseyi