Değişim vaadini iktidar da muhalefet de dilinden düşürmüyor bu aralar.İktidardaki AK Parti ve destekçisi MHP için değişim, iktidarı korumak için seçim yasasında, Anayasa’da değişiklikler yapmak anlamına geliyor.Muhalefet için değişim sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk seçimlerde iktidardan uzaklaştırılması değil, Türkiye’yi giderek tek-adam rejimine götüren, demokrasinin kalitesini daha da düşüren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin de değişmesi demek.İktidarın güç kaybetmesindeki
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim 2021’de TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmanın nispeten başlarında “Kürt sorunu denilen meseleden” söz edince zihnimde bir soru canlandı. Acaba ileride bir Meclis açılışında Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş (yeniden) yıllardır tutuldukları hapisten çıkıp, seçilip, TBMM üyesi olarak yemin ederler miydi?Hapis cezası almış olmaları sorun değildir; burası Türkiye. Erdoğan
TBMM yeni yasama dönemine başlarken siyasi görünümü iki adım geriye çekilip şöyle özetlemek mümkün: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener son birkaç haftadır yaptıkları çıkışlarla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oyun planını sarsıyor. Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin özellikle Kürt meselesindeki katı tutumu Erdoğan’ın işini hiç de kolaylaştırmazken, HDP’nin “tutum belgesiyle”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu konusunda sergilediği yeni tutum siyasette yeni ve hararetli bir tartışma başlattı. CHP’nin bu HDP’yi Kürt sorunun çözümünde meşru muhatap, çözüm zeminini de TBMM olarak net biçimde ifade eden bu tutumu 2023 Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerine gidişte siyasetin tonunu belirlemeye, sonucu etkilemeye aday. Öyle ki, tartışmanın ilk adımı neredeyse Cumhurbaşkanı
Diyarbakır’da kurulu Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) 10 Haziran akşamı “Salgının ve Ekonomik krizin Kürt Meselesine Etkileri – Barış Süreci Yeniden Mümkün mü?” başlıklı bir çevrimiçi toplantı düzenledi. KONDA Araştırma Şirketi genel Müdürü Bekir Ağırdır konuşmacıydı. Başlıktaki soru konusundaki tartışmalara da geleceğim. Ama önce iki buçuk saatlik toplantının ana ekseninin kısa sürede “İktidar bloku oy
Hükümet kontrolündeki Anadolu Ajansının bir muhabirinin iki bakanın 21 Mayıs’taki ortak basın toplantısı sırasında sorduğu bir soru ortalığı karıştırdı. Daha doğrusu AK Parti’den tüten dumanları biraz daha görünür hale getirdi. Soruyu sorduğu için derhal işten atılan muhabir Musab Turan’ın daha sonra video aracılığıyla söyledikleri ise adeta röntgen filmi, ya da kan tahlili gibi AK Partinin
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Rus üretimi Sputnik V aşınını Türkiye’ye geleceğini açıklamasından bir gün sonra, VisCoran şirketi, aşının yerli üretimi için anlaşma sağlandığını duyurdu. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu’nun Twitter’dan da yaptığı duyuruya göre, VisСoran İlaç isimli şirketin altında ve yerli ortaklarla gerçekleştirilecek üretim “birkaç ay içinde” başlayacak. VisCoran İLAÇ Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran, konu
HDP’nin önceki eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatları, 18 Nisan Pazar günü internet ortamında bir basın toplantısı düzenledi. Konu 26 Nisan’da Ankara’da görülmeye başlanacak “Kobani olayları davasıydı”. Ankara 22’inci Ağır ceza mahkemesinde görülecek davada Demirtaş ve önceki eş-başkanlardan Figen Yüksekdağ ile birlikte 108 sanık yargılanacak.Bu davaya konu olan 2014 Kobani olaylarının hem iç hem dış boyutu
İktidar ve muhalefet arasındaki gerilim bugün de karşılıkla açıklamalarla tırmanırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki atışma, milletvekilliği dokunulmazlığı ve “andımız” konuları gündeme damgasını vurdu. Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın AKP Gençlik Kolları Kongresi’ndeki “Hayatın korkuyla geçti, korkaksın, bitkinsin” yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “AK Parti Gençlik Kolları’ndaki bütün gençleri seviyorum, sevgi
ABD ile ilişkilerin tam gaz duvara doğru gitmekte olduğunu sonunda Beştepe de kabul etmiş görünüyor. Joe Biden döneminde işlerin Donald Trump’ın karakucak diplomasi yöntemiyle geçiştirilemeyeceğini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da sonunda anlamış bulunuyor. Ne oldu da S-400 konusunda “Yeter ki konuşalım” diye ABD’nin peşine düşmeye başladık? Bunu da nereden mi çıkarıyorum? Bunu Erdoğan’ın sözcüsü ve aynı