Sanki Kazakistan’da serbest seçimle hükümet değişikliği mümkünmüş gibi bütün bölge liderleri “darbe savuşturuldu” demeçleri patlatmaya başladı birbiri ardına. Oysa Kazakistan’da 2 Ocak’ta başlayıp 5-6 Ocak’ta zirveye ulaşan olayları planlı bir ayaklanma dahi saymak mümkün görünmüyor. Belli bir liderliğin bulunmadığı, biriken bardağın otogaz fiyatlarına zam ile gelen son damlayla taştığı bir öfke patlaması. Öfkenin asıl nedeni,
Türkiye Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski Türkiye ile Amerika arasında karşılıklı güvensizlikten kaynaklanan problemlerin devam ettiğini, bu problemlerin ancak diyalog ve çözüm odaklı yaklaşımla aşılabileceğini belirtti. TÜSİAD Başkanı Kaslowski, beraberindeki heyet ile birlikte 15-16 Kasım tarihlerinde ABD’nin başkenti Vaşington’da Beyaz Saray, ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Ticaret Bakanlığı ve ABD
ABD Savunma bakanlığı Afganistan’dan ayrılan son Amerikalının fotoğrafını yayınladı. 30 Ağustos gecesi Kabil’den ayrılan ABD askeri uçağına binen bir askerin, tam karartma altında gece görüş cihazıyla çekilmiş fotoğrafıydı bu. Aralarında -önceki Ankara Büyükelçilerinden Ross Wilson’un da bulunduğu- asker ve sivil bütün Amerikalıları da Katar, Doha’ya kalkan C-17 nakliye uçağına bindirdikten sonra, en son kendisi binan
Yangın sadece ormanlarda, kıyılarda değil, her sahada devam ediyor. Siyasetteki yangın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kabinesindeki koltukların sallantıda olmasıyla Ankara’da bakan-toto oynanmasıyla görünür halde. Dış politika alanındaki yangın da aslında orman yangınları nedeniyle doğal olarak ikinci plana düşmüş kaçak Afgan göçü konusunda. ABD Dışişleri Bakanı Tony Blinken’ın son beyanı, Ankara’yı sıkıntıya soktu. Yoksa bizim son dönemde
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gündemi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile 14 Haziran’daki NATO zirvesi çerçevesinde yapacağı görüşmeye kilitlenmiş durumda. Bu görüşme sadece son yıllarda ciddi krizlerle sınanan Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği açısından önemli olmakla kalmıyor. Nitekim, Erdoğan’ın 13-14 Haziran Brüksel seferinde NATO zirvesi ve Biden görüşmesi dışında önemli ikili temasları da var. Almanya
ABD Başkanı Joe Biden’ın 10-16 Haziran’daki Avrupa turunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan başka iki ülke lideriyle daha ikili görüşmesi olduğu açıklandı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, bunlar İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. Ve bir de NATO zirvesiyle ABD-Avrupa Birliği zirvesi var; onlar ikili değil, kurumsal, malum. Yani Biden’ın seçilmesi ardından denizaşırı
Cumhurbaşkanından dün gece gelen açıklamalar bir kez daha Merkez Bankası’nı faiz indirimine davet ediyor. Ancak zamansız gelen faiz indirimleri ne piyasa faizini düşürme konusunda ne de büyümeyi destekleme konusunda etkili oluyor. Keza birinci çeyrek büyümesini incelediğimizde de büyümenin o dönemde gelen merkez bankasının faiz artırımları ile birebir ilintili olduğunu, ekonominin literatürde “expansionary contraction” diye bilinen
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son beş yıldır aralarından su sızmayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile araları bir süredir eskisi gibi değil. Rüzgâr, tam olarak Ukrayna kriziyle tersine dönmeye başladı. Dün, 31 Mayıs’ta Putin’in Türkiye’ye uçuş kısıtlamasını bir ay daha uzatmasıyla cari açığı Rus (ve Alman) turistler üzerinden kapatma hedefi yara aldı, rüzgâr biraz daha döndü.
1959 yılının Kasım ayının son haftasında Ankara hareketli günlerden geçiyordu. Aralık ayı başında ilk defa bir Amerikan başkanı Türkiye’yi ziyaret edeceği için, Eisenhower’ın gelişi öncesinde hariciye teşkilatı hazırlık telaşı içindeydi. 28 Kasım akşamı Hariciye köşkünün kapısından giren geniş diplomatik heyet ise Batılı ülkelerinin Ankara’daki elçiliklerini adeta şoka uğrattı. Yıllar sonra Sovyet Büyükelçisi Nikita Rijov beraberindeki
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan suç örgütü lideri Sedat Peker’in video yayınlarına başlamasından bu yana süren sessizliğini 26 Mayıs’ta bozdu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya istediği tam desteği verdi. AK Parti TBMM Grubuna hitap eden Erdoğan, bunu yaparken Soylu’nun 24 Mayıs’ta Habertürk yayınında kullandığı ifadeyi kullanarak asıl hedefin kendi liderliğindeki “büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası” çabası olduğunu









