Aslında hükümetin sessizce sona eren Müslüman Kardeşler odaklı Orta Doğu-Kuzey Afrika siyasetini, Mısır, Libya ve sıradaki İsrail odaklı yazmayı planlıyordum. Onu sonraya bırakalım, acelesi yok, hükümetin de önünde alacak daha çok viraj var. Ama Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 6 Mayıs’ta Berlin’de Almanya Dışişleri bakanı Heiko Maas ile ortak basın toplantısında “Turistin görebileceği herkesi mayıs sonuna
27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılan Kıbrıs görüşmelerinden ortak zemin çıkmaması, tarafların “anlaşamamakta anlaşması” zaten sürpriz değildi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gözetiminde yapılan “gayrı resmî” görüşmelerin, aslında Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımadıkça “resmî” görüşmelere dönüşmesi sürpriz olurdu. Ancak Cenevre görüşmelerinde rüzgârın yön değiştirmeye başladığı söylenebilir. Gelişmelere yakın kaynaklara göre, görüşmelerde İngiliz ve Kıbrıs Rum
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Rus üretimi Sputnik V aşınını Türkiye’ye geleceğini açıklamasından bir gün sonra, VisCoran şirketi, aşının yerli üretimi için anlaşma sağlandığını duyurdu. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu’nun Twitter’dan da yaptığı duyuruya göre, VisСoran İlaç isimli şirketin altında ve yerli ortaklarla gerçekleştirilecek üretim “birkaç ay içinde” başlayacak. VisCoran İLAÇ Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran, konu
Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkileri normalleştirme çabaları geçtiğimiz hafta sonu dışişleri bakanları seviyesine yükselirken, Mısırlı bakan Semih Şükri, Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmeyi yorumladı. Mısırlı Bakan, “Mısır, her iki tarafın da faydasına olacak bir diyalog ve çıkarlara zarar verilmeden uluslararası hukuk kurallarına uygun ilişkiler kurulmasında istekli” dedi. Ülkesindeki bir televizyon kanalına konuşan
Avrupa Birliği Konsey Başkanı Charles Michel ile Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen 6 Nisan tarihinde ülkemizi ziyaret ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu daveti Ocak ayında yapmıştı ancak gerçekleşmesi için 25-26 Mart tarihlerinde yapılan zirvenin geçmesini beklediler. Bu ziyarette Avrupa Birliği zirvesinde ülkemizle ilgili olarak alınan kararlar görüşüldü, ancak ön plana protokol sorunu çıktı. Protokol gerçekten
24 Mart Kongresi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2001’de AK Parti’nin kuruluşundan bu yana katıldığı en zor kongresi. Sadece Kongreye birkaç gün kala -çok şey beklenen Merkez Bankası Başkanını görevden alarak mali yapının bir darbe daha almasına neden olduğu için değil. İstanbul Sözleşmesini iptal ederek AK Partili kadınların bir kısmını dahi kendisinden soğuttuğu için de değil. Sadece
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik temasların başladığını açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan da yakınlaşma sürecinin “devam ettiğini” açıkladı. İstanbul’da cuma namazı çıkışında konuşan Erdoğan, “Mısırla istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak işbirliği sürecimiz devam ediyor. Sıkıntı söz konusu değil. Bunu en üst düzeyde değil de bir tık altında devam ediyor. Gönlümüz ister ki
Mısır’ın hidrokarbon yataklarının aranması için açtığı ruhsat ihalesinde Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alması, geçtiğimiz günlerde, Atina-Kahire-Ankara üçgeninde diplomatik bir hareketlilik yaşanmasına yol açtı. 18 Şubat’ta 24 parsel üzerinden açılan uluslararası ihalede, Mısır arama/sondaj alanlarını Türkiye’nin 2019 yılında Birleşmiş Milletler’e bildirdiği kıta sahanlığının güney sınırında sonlandırdı. Mısır bir süre önce de Yunanistan-İsrail ve Kıbrıs Rum yönetimi arasında
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçenlerde Ankara’daki Avrupa Birliği (AB) Büyükelçilerine “Türkiye’nin geleceği Avrupa’da” demesi dış politikada revizyon iyimserliğine yol açtı. Daha nce, 21 Kasım’da “Türkiye’nin geleceğini Avrupa ile tasavvur ediyoruz” diye açmıştı kapıyı. Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege görüşmelerinden hukuk ve ekonomi reformlarına dek uzanan bir yelpazede başlayarak bir yakınlaşma süreci vaat etti.Bu vaadin Avrupa’da olumlu
Doksanlı yılların sonuydu; Akdeniz’i bir “tatil gölü”ne çevirme niyetindeki Club Med, Türkiye’de de atılıma geçmişti. Türkiye’nin tatile para harcayabilen kesimlerinde bu Avrupa usulü “her şey dahil” konusu epey heyecan yarattı.Acaba bu çok da ince olmayan kalburdan kimler geçecekti?Bizi de alacaklar mıydı?(“Her şey dahil” turizmi daha sonra sektörün başına büyük bela açacak, Club Med’in kendisi de